ÜRÜN LİSTEMİZ | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
KURUTULMUŞLAR VE ÖNCEDEN PİŞİRİLMİŞLER dolmalık patlıcan 25gr 2,5 tl dolmalık kabak 25gr 3,5 tl dolmalık biber 25gr 2,5 tl çarliston biber 2,5 tl kokteyl olarak 3,5 tl dilim patlıcam 50 gr 2,5 tl yuvarlak patlıcan 2,5 tl arnavut biberi 2,5 tl ankara tatlı biber 2,5 tl yeşil mercimek 6 * biber kuru 20 kuru domayes tuzlu 7 kükürtlü 8 domates granül 14 domates toz 14 brokoli 19 kereviz kök, yaprak,toz 17,5 soğan, sarımsak 12 pırasa 14 ıspanak 16 turp 15 kırmızı pancar 15 işkembe 65 tavuk 45 nohut 11 fasulye 10 sebze karışımı 15 buğday 4 kırık pirinç 3,5 arpa şehriye 6 et 140 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Doğanın Kadınları
0507 587 80 27
9 Ağustos 2013 Cuma
Doğadan Kapına Ürün Listesi
3 Temmuz 2013 Çarşamba
Yaşayan Parklar
Kimileri gelişme diyor ama ben o kelimeyi kullanmayı pek sevmiyorum. Gelişme sadece şehrin içine dünyaca ünlü markaların bayilerini açmalarıyla olmamalı bence. O yüzden, herkesin özellikle de gençlerin çok sevdiği o dünyaca ünlü markalarından çok yıllardır memleketimin insanlarının soluklandığı parkları yazmaya karar verdim.
Küçük ve şirin bir yer olarak tanımlar herkes Nazilli'yi. Gerçekten öyledir de. Her gelen insandan bunu duyarsınız. Ancak son zamanlarda gelenlerden başka şeyler de duymaya başladım. "Yaa Nazilli'de bile bu dükkanlar açılmış baya gelişmiş Nazilli" demeye başladı insanlar. Nezaketimden dolayı kendilerine fazla bir şey söylemedim ancak durum canımı sıkmaya başladı.
Canımın sıkılmasına sebep olan şey ise yılların kokusunu, hatıralarını taşıyan parklarımızın günden güne gözden düşmesi. Belki bu yazılarımdan sonra sen genç yaşında yaşlanmışsın diyerek bana tepki göstereceksiniz ama olsun. Gerçi, ben açılmasın demiyorum zaten dünyaca ünlü firmaların dükkanlarına. Sadece onların gelişmişlik seviyesi olarak görülmesine, parklarımızı terkedip oralara yönelmeye karşıyım.
Kim ne derse desin, ben insanlarla dipdibe oturup yan masadaki insanların muhabbetine istemesem bile ortak olduğum küresel dükkan anlayışına ısınmak istemiyorum. Sanki insanlar birbirlerine yaklaştıkça birbirlerinden uzaklaşıyorlar oralarda. Halbuki parklarımızda, bahçelerimizde geniş geniş otursak bile en uzakta oturanlarla sanki aramızda bir bağ varmış gibi oluyor. İnsanlara bunu söylemek istedim sadece.
En büyük korkum ise bu parkların yeni binalar ve projeler için yıkılması. Bir şehre kimlik kazandıran, çehresine renk katan şeylerin günümüzde büyük umursamazlıklarla yokedilmesine büyük bir çaresizlikle tanık oluyoruz. Bunun, daha önce söylediğim gibi hatıraların kokusunu barındıran park ve bahçelerimizin başına gelmemesi için dua ediyorum. Onları korumak hepimizin görevi.
27 Haziran 2013 Perşembe
Nazilli'de Düğün
Belki ben abartıyorum ama düğünleri bu kadar seven bir şehir var mıdır bilmiyorum? Ortalama bir Nazilli insanı bir senede yüzden fazla düğüne gider diyerek şaka yollu bir tespit yaparsam yine de çok abartmış olacağımı sanmıyorum.
Burada insanlar düğünlere hakikaten çok fazla önem veriyorlar. Düğünlere gelmeyen olursa darılmak şöyle dursun, gelmeyen de bulamıyorsunuz zaten. Evlenen çiftin ucu bir yerden size dokunuyorsa eğer o düğüne mutlaka gidersiniz.
Sanki bir zorunlulukmuş gibi oldu düğünlere katılmak. Gerçekten, eğer alışkın değilseniz ilk başlarda istemeyerek gidersiniz. Ancak, bir kere gittiniz mi insanların neden bu kadar sevdiğini anlarsınız. Oralarda insanların birbiriyle olan muhabbetlerine ne kadar önem verdiklerine şahit olursunuz. Kimsenin sanki hiç derdi yok sanırsınız. Herkesin yardımseverliğini, cana yakınlığını bizzat o kalabalığın içinde görürsünüz.
Burada her gece farklı farklı düğünler var. Sayamadığım kadar çok düğün salonu ve hatta düğün salonu yerine geçen sokak aralarına rağmen şimdi araştırırsanız hiçbir salonda kışa kadar boş gün olmadığını görürsünüz. Nazilli insanının tüm ülkeye yayılmasını da göz önüne alırsak bu kadar fazla düğün normal. Şehir belki yüz bin nüfuslu ama düğünler söz konusu olunca bir anda iki milyon nüfus oluyor...
25 Haziran 2013 Salı
Orda Bir Doğa Var Uzakta
Birkaç yıldır popüler olan çiftçilik oyunları hakkında herkes gibi ben de çok atıp tuttum. Oynamadım mı? Oynadım. Çok olmasa da birkaç saat öldürmüşlüğüm var. Ancak, kendimin sanal değil de gerçek bir şekilde çiftçi olduğum aklıma gelince tabii oynamayı bıraktım.
İnsanların içindeki toprak sevgisi ne kadar dışa vurmasa da bu oyunlar sayesinde ortaya çıktı bence. Metropolde bile yaşansa her yağmurla birlikte ortalığa yayılan o nefis toprak kokusuna herkesin bayılması da bunun bir kanıtı.
Peki, bizi doğadan uzaklaştıran sebepleri biz mi büyütüyoruz ya da gerçekten büyükler mi? Toplumu sınıflandıracak şekilde açıklamam gerekirse büyük şehirlerde yaşayan maddi durumu kötü insanlar gerçekten doğaya geri dönmek için ne zamana ne de paraya sahipler. Ancak, bu kesimin içindeki önemli bir kısım da köylü. Bu da demek oluyor ki varolan bağını bahçesini büyük şehir sevdasıyla bırakmış kişiler. J. Depp, "her insan keşke meşhur ve zengin olma ve bunun bir özelliği olmadığını anlasa" keşke demiş bununla ilgili. Ellerindekinin değerini bilmeyenlere sözüm tabii. Mecbur kalanlar kader mağdurlarıdır.
Orta sınıfın ise bazı kesimleri kendi çabalarıyla doğaya dönmeye çalışıyorlar. Biriktirdikleriyle, borçla derken bir şekilde bahçe alıp boş zamanlarında oraya kaçanlar çok. Zengin kesimdeyse iş siyah ve beyaz gibi. Ortası yok. Doğa ile beraber olmak isteyen bunu tam anlamıyla yapmaya çalışıyor, istemeyen de hiç bulaşmıyor. Halbuki onların içinde de bu çiftçilik oyunlarını oynayanlar azımsanmayacak kadar çok durumdalar.
Sonuç olarak insan, topraktan ne kadar uzaklaşsa da ondan kurtulamıyor. Ancak, bu hissiyatın bilincine varıp da birşeyler yapması zaman alabiliyor. Etrafımızda emekli olduktan sonra bu işlere yoğunluk veren insanlar çok fazla sayıda. Ancak, onların da yaptıkları kendileri bu dünyadan göçtükten sonra yarım kalıyor. Bu yüzden, genç ya da yaşlı herkesin içindeki bu doğa sevgisinin farkına varması ve sanal olarak değil de gerçek dünyada birşeyler yapması gerekiyor. Bir ağaç dikmek belki çok klasik bir tabir olacak ama gerçekten çok şeyi değiştiriyor. Döneceğimiz toprak, kendimizi emanet edeceğimiz toprak için biraz çaba göstermek çok zor olmasa gerek. Biliyorum, bu istek hepimizin içinde var.
20 Haziran 2013 Perşembe
Allah Muhabbetimizi Artırsın
Kadınların, özellikle ev hanımlarının toplanması ziyafet ve bol bol muhabbet demektir. Hatta, o toplanmalara küçük bir sempozyum bile diyebiliriz bazen. Güncel konulardan, çocuklarının eğitimlerinden, eşlerinin işlerinden hatta kendi işlerinden, dünyada olan bitenden kısacası her konudan konuşmalar döner orada.
Ziyafet, kadınların birbirlerine hünerlerini sergilemeleridir. O hünerlerin dışında tariflerin alışverişi sayesinde güzel yiyeceklerin her evde yapılması demektir. Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım diye tatlılar, tuzlular yapılır.
Evlerdeki olanlar konuşulur. Çocukların eğitimlerinden söz açılır. Birbirlerine tavsiyelerde bulunulur. Derslerde yardım gerekiyorsa temin edilir. Eğer çocuklar iş sahibiyse işten, değillerse iş aranmasından konuşulur. Herkes birbirine yardım etmek için seferber olur.
Sonuç olarak gözden uzak olan gönülden uzak olduğu için hanımların bu muhabbetlerini Allah artırmasını diliyorum. İnsanların birbirlerinden büyük bir hızla ulaşmaya başladığı yıllarda böyle muhabbeetlerin, toplanmaların daha da artması gerektiğini düşünüyorum. Allah lezzetli sohbetlerinizi daim etsin.
Ziyafet, kadınların birbirlerine hünerlerini sergilemeleridir. O hünerlerin dışında tariflerin alışverişi sayesinde güzel yiyeceklerin her evde yapılması demektir. Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım diye tatlılar, tuzlular yapılır.
Evlerdeki olanlar konuşulur. Çocukların eğitimlerinden söz açılır. Birbirlerine tavsiyelerde bulunulur. Derslerde yardım gerekiyorsa temin edilir. Eğer çocuklar iş sahibiyse işten, değillerse iş aranmasından konuşulur. Herkes birbirine yardım etmek için seferber olur.
Sonuç olarak gözden uzak olan gönülden uzak olduğu için hanımların bu muhabbetlerini Allah artırmasını diliyorum. İnsanların birbirlerinden büyük bir hızla ulaşmaya başladığı yıllarda böyle muhabbeetlerin, toplanmaların daha da artması gerektiğini düşünüyorum. Allah lezzetli sohbetlerinizi daim etsin.
17 Haziran 2013 Pazartesi
İstiklal Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekatı Fotoğraf Sergisi
Nazilli Lütfi Selek Kültür Merkezi'nde tarihi tekrar görmek 17-20 Haziran tarihlerinde mümkün. Ben bugün gittim, herkesin gitmesini tavsiye ediyorum.
Babalar Ve Çocukları
Resimdeki kişi babam Emin Öztürk. Yanındaki de torunu, yeğenim Mehmet Emin Öztürk. Birlikte bir fotoğrafımızı koymaktansa bu fotoğrafı seçtim. Bunu seçmek geldi içimden.
Dün babalar günüydü, tüm babaların sevgiye ve saygıya layık olduğu her günün dışında farklı bir anlam ifade etmese de güzel bir gün babalar günü. Babalar pek sevmezler aslında bu günü. Genelde hediyeler kendi paralarıyla alınır da ondan. Bu işin şakası tabii ama gerçekten evin reisi olmanın getirdiği sorumlulukla bir öpücük, bir sarılma yeter onlara.
Babam, şimdi yerinde yeller esen, üzüntüyle hatırladığım Sümerbank emeklisi. Çalıştığı zamanlar dün gibi aklımda. Aklımda olan bir diğer şey de haftasonu tatillerinde bakımını hiç eksik etmediği bahçelerimize, tarlalarımıza gidişi. O zamanlar bizimle piknik yapmaya, gezmeye gitmediği için kızardık ona. Bahçe uğraşlarını pek sevmezdik. Diğer çocuklar gibi gezmek, tozmak isterdik. Şimdi düşünüyorum da, çocukluk gerçekten enterasan.
Çünkü, onun uğraşlarının meyvelerini yiyoruz şimdi. Başıboş bıraksaydı eğer elinde olan toprakları şu anda çok üzücü bir şekilde verimsiz bir halde olurlardı. Ancak, şimdi sürekli ürün veren topraklarımız var. Mutlu bir doğa, temiz bir hava için çırpınan babamla gurur duymayayım da ne yapayım.
Babam şimdi Yenice Köyü'nün muhtarlığını yapıyor. Çevre insanları kendisini çok seviyor. Nasıl sevilmesin ki. Kendi ihtiyaçlarını bile bazen unutuyor köy için çalışmaktan. Onu köyden koparamamamız bize sıkıntı değil sevinç veriyor artık. Böyle bir babaya sahip olduğum için çok mutluyum. İyi ki varsın babacığım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)