Türkiye her yeriyle çok güzel bir ülke. Hepsini gezmiş gibi
konuştum ama gitmediğim yerlerin de muhteşem olduğuna eminim. Karadeniz,
Akdeniz, Doğu Anadolu ve diğer tüm yerler birbiriyle yarışır güzellik
konusunda. Umarım tüm bu güzellikleri birgün görürüm.
Ben doğma büyüme Ege’li bir kadınım. Ege benim her
gözeneğime işlemiş durumda. Eğitim için Ege’yi bırakmak zorunda kaldığım zaman
yaşadığım üzüntüyü dün gibi hatırlıyorum. Sanki başka bir dünyaya gidecek
gibiydim. İstanbul beni korkutuyordu ama eğitimimi de tamamlamam gerekliydi.
Hayat o zaman bana çoktan seçmeli bir soru gibi yaklaşmıştı
ama ben de hiç tereddüt etmeden kararımı vermiştim. Çünkü ne istediğimi
biliyordum. İstanbul, birçok insan gibi beni de korkutsa da kararımdan
vazgeçmedim.
Yazımın devamında İstanbul’dan şikayet edeceğimi
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ben bir İstanbul hayranıyım. Orada geçirdiğim
seneler boyunca bir kere bile pişmanlık duymadım. Çünkü ben kendimin
farkındaydım, neler yapmam gerektiğini biliyordum. İstanbul belki çok
kalabalıktı, kirliydi, suçluydu, kabaydı ama her yer de biraz öyle değil mi?
Bunlar için kaçmak demek demek dünyada yaşamamak demekti. Ben de yolumu ona
göre çizdim. Eğitimimi tamamladım ve çalışma hayatına atıldım.
İstanbul’da kendimi tanımamın ve biraz da uğraşmamın
sonucunda doğal beslendim, sağlıklı yaşadım. Herkesin bunu yapması tabii çok
zor. Çünkü o hengamenin arasında sağlıklı yaşamak için uğraşmak, ayağının
dibindeki marketlere değil de özenle arayıp pazarlarda güzel besinleri bulmak,
öğünlerini düzgün bir biçimde almak gerçekten de büyük bir enerji istiyor. Çoğu
insan için zaman o kadar az ki bunları yapamıyor. Gördüğüm kadarıyla bu büyük
şehirlerin en büyük sıkıntısı. İnsanları kolaya davet ediyor. Bunun için
kimseyi suçlamıyorum, hayatın getirdiği bir durum maalesef bu.
Nazilli’de tarımcı olmamız, istanbul’da ofis açmamızdan
sonra orada bulunmam insanlara bu doğal besinleri ulaştırma hevesimin doğmasına
neden oldu. Etrafımdaki arkadaşlarıma değil herkese Nazilli pazarlarındaki
ürünleri ulaştırmak istedim. İstanbul’daki ideallerime ulaşmıştım. Yıllarca
gördüğüm ve analiz ettiğim sağlıksız yaşamlara bir son verme isteği doğmuştu
artık içimde. İnsanların sağlıklı bir hayat için sahip olmadıkları zamanı
harcayamayacaklarını bildiğim için kendim onlara bu fırsatı vermek istedim.
Sonuç olarak işlerin merkezi Nazilli’ye döndüm. İşleri
yoluna koymak için uğraşmaya başladım. Herkes için bir ürün, her damak için bir
tat olması için zaman harcadım. Sonunda büyük bir ürün yelpazesiyle insanların
karşısına çıktım.
Bir kadın olarak bu süreçte zorlanmadım mı? Hem de çok
zorlandım. Ancak dediğim gibi; bir kadın aklına bir şey koyarsa, mutlaka yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder