13 Haziran 2013 Perşembe

Hikayem

Türkiye her yeriyle çok güzel bir ülke. Hepsini gezmiş gibi konuştum ama gitmediğim yerlerin de muhteşem olduğuna eminim. Karadeniz, Akdeniz, Doğu Anadolu ve diğer tüm yerler birbiriyle yarışır güzellik konusunda. Umarım tüm bu güzellikleri birgün görürüm.
Ben doğma büyüme Ege’li bir kadınım. Ege benim her gözeneğime işlemiş durumda. Eğitim için Ege’yi bırakmak zorunda kaldığım zaman yaşadığım üzüntüyü dün gibi hatırlıyorum. Sanki başka bir dünyaya gidecek gibiydim. İstanbul beni korkutuyordu ama eğitimimi de tamamlamam gerekliydi.
Hayat o zaman bana çoktan seçmeli bir soru gibi yaklaşmıştı ama ben de hiç tereddüt etmeden kararımı vermiştim. Çünkü ne istediğimi biliyordum. İstanbul, birçok insan gibi beni de korkutsa da kararımdan vazgeçmedim.
Yazımın devamında İstanbul’dan şikayet edeceğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ben bir İstanbul hayranıyım. Orada geçirdiğim seneler boyunca bir kere bile pişmanlık duymadım. Çünkü ben kendimin farkındaydım, neler yapmam gerektiğini biliyordum. İstanbul belki çok kalabalıktı, kirliydi, suçluydu, kabaydı ama her yer de biraz öyle değil mi? Bunlar için kaçmak demek demek dünyada yaşamamak demekti. Ben de yolumu ona göre çizdim. Eğitimimi tamamladım ve çalışma hayatına atıldım.
Ege’yi hiç özlemedim mi? Ne demek, her saniye burnumda tüttü. İdeallerim ile avutuyordum kendimi. Bir kalbime iki tane aşk sığdırmıştım. İstanbul ve Ege. Bir kadın aklına bir şey koyduğu zaman yapar derler ya, işte ben yaptım. İki aşkı aynı anda yaşadım. Çalıştım, çabaladım ve ideallerime kavuştum. Başarılı bir iş hayatım vardı, öğrencilerim beni çok seviyordu. Çok mutluydum. İdeallerimi gerçekleştirmiştim.
İstanbul’da kendimi tanımamın ve biraz da uğraşmamın sonucunda doğal beslendim, sağlıklı yaşadım. Herkesin bunu yapması tabii çok zor. Çünkü o hengamenin arasında sağlıklı yaşamak için uğraşmak, ayağının dibindeki marketlere değil de özenle arayıp pazarlarda güzel besinleri bulmak, öğünlerini düzgün bir biçimde almak gerçekten de büyük bir enerji istiyor. Çoğu insan için zaman o kadar az ki bunları yapamıyor. Gördüğüm kadarıyla bu büyük şehirlerin en büyük sıkıntısı. İnsanları kolaya davet ediyor. Bunun için kimseyi suçlamıyorum, hayatın getirdiği bir durum maalesef bu.
Nazilli’de tarımcı olmamız, istanbul’da ofis açmamızdan sonra orada bulunmam insanlara bu doğal besinleri ulaştırma hevesimin doğmasına neden oldu. Etrafımdaki arkadaşlarıma değil herkese Nazilli pazarlarındaki ürünleri ulaştırmak istedim. İstanbul’daki ideallerime ulaşmıştım. Yıllarca gördüğüm ve analiz ettiğim sağlıksız yaşamlara bir son verme isteği doğmuştu artık içimde. İnsanların sağlıklı bir hayat için sahip olmadıkları zamanı harcayamayacaklarını bildiğim için kendim onlara bu fırsatı vermek istedim.
Sonuç olarak işlerin merkezi Nazilli’ye döndüm. İşleri yoluna koymak için uğraşmaya başladım. Herkes için bir ürün, her damak için bir tat olması için zaman harcadım. Sonunda büyük bir ürün yelpazesiyle insanların karşısına çıktım.

Bir kadın olarak bu süreçte zorlanmadım mı? Hem de çok zorlandım. Ancak dediğim gibi; bir kadın aklına bir şey koyarsa, mutlaka yapar.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder